Bir Zamanlar… Parliament Sinema Kulübü…

Bir Zamanlar… Parliament Sinema Kulübü…

Aslında bu bir blog yazısı olmayacaktı, bir iki cümle yazacaktım o kadar. Sonra bir baktım kaptırdım gidiyorum, aklımda bir sürü güzel anı da canlandı, bloga dönüştüreyim dedim. Bir de kaç vakittir blogumda renkli şeyler paylaşmamıştım, hem ben biraz kafa dağıtmış olurum, hem de geçmişe ufak bir yolculuk yaparız :)

Aslında bu bir blog yazısı olmayacaktı, bir iki cümle yazacaktım o kadar. Sonra bir baktım kaptırdım gidiyorum, aklımda bir sürü güzel anı da canlandı, bloga dönüştüreyim dedim. Bir de kaç vakittir blogumda renkli şeyler paylaşmamıştım, hem ben biraz kafa dağıtmış olurum, hem de geçmişe ufak bir yolculuk yaparız :)

Biliyor musunuz bilmiyorum ama ben 85’liyim (gerçi bu konuda farklı rivayetler var, ama karıştırmayayım ortalığı şimdi)… Çocuk olmak için en güzel döneme denk geldim diyebilirim, Türkiye için ilginç ve eğlenceli bir geçiş döneminin şahitlerindenim. Gerçekten güzel şeylerdi, ya da ben çocuk olduğum için o aralar bu kadar dert etmiyordum, işin renkli taraflarını görüyordum.

Renklerden Biri, Parliament Sinema Kulübü…

Hafta sonunun bitişini çekilir kılan belki de tek şeydi Parliament Sinema Kulübü. Kendisi Star 1’in Pazar gecesi sinema kuşağıydı, oldukça kaliteli filmler yayınlardı ve biz de ailecek oturup karşısına büyük bir keyifle izlerdik o filmleri. Film izlemeye düşkünlüğümün tohumları o vakitlerde atıldı. O kuşakta izlediğim filmleri yeniden gördüğümde, beynimde rengarenk ve cıvıl cıvıl şeyler canlanıyor, karanlık bir film olsa bile…

Muhteşem bir açılış jeneriği vardı, insanı alıp götürürdü uzaklara, o yarım dakikada bin türlü hayale dalardı insan ve kesinlikle bir sinema kuşağı için uygun bir açılıştı. Bir kaç saat öncesine kadar o jenerikte çalan müziği kimin seslendirdiğini bilmiyordum, arşivimde Linda Ronstad versiyonu var, ama jenerikte söyleyen Karla Bunoff imiş.

Sinema Kulübü’nü sunan Parliament’ti, evet şu tütün firması, hani artık reklamları yasak olan tütün firmalarından. Evet Parliament çok klas bir marka olarak aklıma işlendi ama hiç sigara içesimi getirmedi. Yani demek istediğim Cem Yılmaz’ın skecinde de dediği gibi çocuk olmamışsa yasaklasan da fayda etmez, ama olmuşsa serbest bırakırsın da hiçbir şeycikler olmaz.

 
Jack Nicholson ile Parliament Sinema Kulübü’nde tanıştım, Batman’de Joker karakterini oynuyordu ve orada adamın hayranı oldum. Sonrasında izlediğim ne kadar Jack Nicholson filmi varsa, hepsinde bir an Joker gelir gözlerimin önüne. En çok da beni, gökdelenden düştüğünde iç cebinden çıkan kahkaha makinesi etkilemişti. Batman’i yeniden çekiyoruz dediklerinde endişelendim, “Kimse Jack Nicholson’un yerini tutamaz!” dedim. Ama Heath Ledger tahminlerin ötesinde başarılı oldu bu karakterde, ama benim gönlümde Jack Nicholson’un yeri bambaşka tabii…

Parliament Sinema Kulübü geceleri özeldi bizim evde. Duydum ki, bazı aileler yatağa yolluyormuş çocukları, bizimkiler hiç öyle bir şey yapmazdı. Annem taze çay yapardı, atıştırmalıklarımızı da hazırlar kurulurduk ailecek televizyonun karşısına. Severdik ailecek film izlemeyi eskiden, şimdi yerli dizilere sarmış bizimkiler, izleyemiyoruz artık birlikte film falan, özlüyorum o günleri.

O zamanlar sansür bu kadar ayyuka çıkmamıştı, örneğin 9½ Hafta’yı yayınlayabilmişti bu sinema kuşağı. Erotik bir filmdir kendisi, fantezi dünyamızı da oldukça genişletmiştir (bkz: buz sahnesi). O zamanlar filmi kestiler mi hiç hatırlamıyorum, ama pek zannetmiyorum. Çünkü o dönemler gece 12’den sonra kırmızı noktalı kuşak girerdi, o dönem hiç kesilmeden yayınlanan filmleri şimdi yayınlasalar, yayınlayan kanal süresiz kapatılır herhalde.

Kırmızı noktalı kuşaklarımız ve Tutti Frutti şovlarımızla sapık olmadık biz, cinsellik yasaklanması gereken bir şey değildi bizim için, doğaldı, yayın saatleri öteleniyordu ama ulaşmak o kadar da zor değildi. Sapık olmadık biz, saygısız bireylere de dönüşmedik. Bir zarar verdiyse bile, eminim şimdinin Müge Anlı tarzı programları, herkesin elinin herkesin cebinde olduğu yerli diziler kadar zarar vermemiştir. O dönem nedeniyle sapık olanlar varsa, yeniden diyelim ki ‘Bu çocuk olmuş mu?’

 

O Günden Bugüne 22 Yıl Geçmiş…

Az önce fark ettim ki, 22 yıl önce tam da bugün başlamış Parliament Sinema Kulübü… Bu yazıyı yazmaya başladığımda farkında değildim, bu kuşağın 2 Şubat 1992’de başladığından. Hatta tesadüfün ilginç olan başka bir boyutu daha var ki, bugün de Pazar. İstesem denk getiremezdim eminim bunu.

Üşenmedim bir önceki Pazar gününe denk gelen 2 Şubat ne zamanmış diye baktım, 2003’teymiş. Devlet Bahçeli’nin meşhur 40 hesabı gibi biraz daha zorlayalım mı şansımızı? :) 2 Şubat, yani 2.2. Yabancılar bu ayla günü ters yazar, ama bizim durumumuzda farketmiyor, yine 2.2 oluyor. Kaç yıl geçmiş o günden bugüne, 22 yıl. Yani neymiş? İşin suyunu çıkarmışım ;) Bu bana işaret de olabilir tabii…

Severim böyle tesadüfleri ve tesadüf olduğunu da düşünmem bunların. Bir amacı vardır, hepimizin bir amacı olduğu gibi. Örneğin bir ağacın yaprakları tesadüfi bir şekilde dizilmez, her biri bir diğerinin güneşini örtmeyecek şekilde dizilir. Tesadüflere inanmam, amaçlıdır her rastgele olan şey. Belki büyük, belki küçük, ama illa ki bir anlamın var olduğuna inanırım.

Teşekkürler Parliament…

Bu muhteşem kuşağı bir nesle armağan ettiğin için teşekkürler… Bu kuşakla bir çoğumuzu film aşığı ettiğin için teşekkürler… O zamanlar 7-8 yaşlarında olan bizleri, Jack Nicholson, Michael Caine, Clint Eastwood, Robert De Niro, Ben Kingsley, Steve Martin gibi devlerle tanıştırdığın için ve o muhteşem açılış müziğinle bize müzikte yeni bir tat sunduğun için teşekkürler…

Ve hafızalarımızda güzel bir anı olarak yer etmeyi başardığın için teşekkürler…

comments powered by Disqus

Yorumlar (2)

Serkan Demir

Pazartesi, Şub 3, 2014
Oguz, yazini keyifle okudum, ellerine saglik. Ne tesaduftur ki gecende benim de aklima dustu parliament sinema kulubu. Youtube’dan actim actim dinledim, yine ne tesaduftur ki ilk aklima gelen hep jack nicholson ve michael keaton olmustur. Bu batmandan sonra hicbir batman’i begenmemistim, taa ki christian bale ve heath ledger performansina kadar. Ama hep o soguk karli gotham bende farkli duygular uyandirir. Uzun lafin kisasi, ne sansli bir jenerasyonuz ki boyle bir donemde buyuduk, pazar geceleri banyo yapip yanan sobanin tavana yansiyan alevleri ile yeri geldi parliament cinema kulubunu yeri geldi kacamak yapip tutti furittileri izledik. Yazmakla bitmez buraya o donemlerin tadi, kal saglicakla.

Johnny Sins

Cumartesi, Kas 5, 2016
Hâlen dün gibi.