Boğaziçi Üniversitesi’nde Kurulan Kardeşlik Sofrası

Boğaziçi Üniversitesi’nde Kurulan Kardeşlik Sofrası

Yeryüzü sofralarından biri bugün Boğaziçi Üniversitesi Güney Meydan’da kuruldu. Oruçlu olsun ya da olmasın yüzlerce öğrenci iftara katıldı, birbirleriyle yiyeceklerini paylaştı.

Yeryüzü sofraları ya da yeryüzü iftarları, Gezi Direnişi sonrasında ortaya çıkmış ve eşsiz güzellikleri içinde barındıran çok ama çok özel sofralar. Gezi Parkı’nda yaratılan ruhun Türkiye’ye yayılan yansımaları. Kesinlikle Gezi Direnişi’nin en önemli kazanımlarından bir tanesi.

İşte bu yeryüzü sofralarından bir tanesi bugün Boğaziçi Üniversitesi Güney Meydan’da kuruldu. Oruçlu olsun ya da olmasın yüzlerce öğrenci iftara katıldı, birbirleriyle yiyeceklerini paylaştı. Ayrıca namaz kılmak isteyenler de saf tutup birlikte namazını eda etti. Etkinlikte emeği geçen herkese çok teşekkürler.

Peki Bu Sofranın Önemi Neydi?

Bugün Boğaziçi’nde yaşanan gerçekten eşi benzeri olmayan bir buluşmaydı, tamamen öğrencilerin kendi insiyatifleri ile gerçekleşen etkinlik takdiri hak ediyordu. Herkesin dilinde etkinliğin çok güzel olduğu vardı ve yüzler gülüyordu. Yani Boğaziçi Üniversitesi ve öğrencilerine yakışan bir düşüncenin ürünüydü.

Az önce de dediğim gibi, bu sofra Gezi Ruhu’nun bir yansımasıydı. Gezi Direnişi sürecinde farklılıklara saygı duymayı öğrenmiştik. Gezi’den önce yan yana gelmekten kaçındığımız kişilerle, omuz omuza direndik. Somut bir örnek vermek gerekirse; direnişten önce birbirlerinden hiç de haz etmeyen TGB ile Öğrenci Kollektifleri şu an yanyanalar. Elbette ki hala düşünce farklılıklarına sahipler, ama artık birbirlerine daha saygılılar.

‘Boğaziçi’ne Mescid’ Tartışmaları…

Bugünkü iftar sofrasında namazını eda etmek isteyenler için cemaat oluşturulacağını öğrenince çok sevindim. Dürüst olayım şahsen “Boğaziçi’nde mescide ne gerek var?” diyen tarafın azılı savunucularından biriyim, benim için ‘Her yer Allah’ın evidir. O ki, camii ya da mescid gibi yerlere hapsedilmemelidir. Dolayısıyla Müslüman namazını her yerde eda edebilir.’

Ayrıca Boğaziçi Üniversitesi’nin sürekli artan nüfusundan ötürü oluşan kapasite sorunları da bilinen bir gerçek. Öyle ki; Kuzey Kampüs’teki Murat Dikmen Salonu’nun yıkılıp yerine New Hall’un, su deposunun kaldırılıp yerine Üçüncü Kuzey Yurdu’nun yapılmasıyla başlayan süreç, Turgut Noyan’ın yıkılması ile devam etti ve şimdi sırada Kuzey YADYOK Binası’nın olduğu tarafıma ulaşan bilgiler arasında.

Bu kapasite sorunlarından muzdaripken sıklıkla Güney Kapı’ya kadar ücretsiz servislerin olduğu bir üniversitede Güney Kampüs’e ve hatta savunucuların her binaya mescid açılmasını istemesi imkansıza yakın bir şeydi. Aslında üniversite mescid açmak istemiyor değildi, sadece içinde bulunulan şartlar buna izin vermiyordu. Hatta kapasite şartları daha iyi olan Kilyos Sarıtepe Kampüsü’ndeki her iki yurdun altına gayet büyük iki mescid de açtı.

Bu noktada çok önemli bir detayı da belirtmek istiyorum. ‘Boğaziçi’ne Mescid İmza Kampanyası’na da imza atarak destek verdim. “Kendinle çelişmiş olmadın mı?” diye soranlarınızı duyar gibiyim, hatta imza attığımı söylediğim bazı arkadaşlarım ağır eleştiriler de yöneltmediler değil şahsıma. Şahsen fikrimi savunmuştum ve atacağım o imza Boğaziçi’ne mescid isteyen arkadaşlarımın düşüncelerini savunmalarına yardımcı olacaksa neden olmasın ki?

Söylediklerinizi desteklemiyorum, ama düşündüklerinizi söyleme hakkını sonuna kadar destekliyorum.
Voltaire

Konumuza, yani bugünkü yeryüzü sofrasına dönelim. Bugün o iftara giderken ‘Belki ben de namaza katılırım.’ düşüncesi ile abdest alarak gittim ve o sırada ‘Namazını düzenli kılan arkadaşlarımız için katlarıdaki tuvaletlere ekstra bir abdest yeri yapmak ne kadar zor olabilir ki?’ diye düşündüm. Eklenecek özel bir yer ile; ne lavabolarda abdest almak için bin takla atmaları gerekir, ne de duşların altında bir anda sırımsıklam kalma tehlikesiyle karşılaşırlar.

Kafana Taş Mı Düştü Senin?

Gezi Direnişi’nin kazanımlarından biri de, dini siyasete oyuncak edenlerin ve bizleri dindar-dinsiz diye ayıranların elinden bu oyuncaklarını almak oldu. Gezi Parkı’nda Miraç Kandili kutlandı, Cuma Namazı kılındı, şimdi de yeryüzü iftarları kuruluyor yedi diyara. Din, belli bir kitlenin tekelinden kurtulup halkla yeniden buluştu.

Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
İster kafir, ister mecusi,
İster puta tapan ol yine gel,
Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel…
Mevlana

Diğer yandan, Gezi Parkı’nda namazında niyazında arkadaşlarımızla baş örtülü arkadaşlarımız da vardı. Orada olanların çok daha fazlası olası tepkilerden çekindiklerinden ya da ailelerinden izin alamadıkları için direnişe katılamadı. İşte Gezi Direnişi’ni diğer gösterilerden farklı kılan da buydu, ötekileştirilenler Gezi Parkı’nda buluşmuştu.

Gezi Direnişi ile birlikte artık diyorum ki;
- Düşüncelerini desteklemiyor olsam bile, neden bir imzanın ötesine geçmeyeyim?
- Neden bizi birbirimizi ötekileştirmek isteyenleri dumura uğratmayayım?
- Güç sahipleri büyüklerimiz birbirini yerken neden bir zeytin dalı uzatmayım?
- Neden kazanmak varken bir insanı daha kaybedeyim?

# Hakaret etmeden, aşağılamadan, yargılamadan ve bir düşünceyi dikte edip kabul ettirmeye çalışmadan her türlü yoruma açığım.

comments powered by Disqus

Yorumlar (1)

betyl

Perşembe, Tem 18, 2013
Yazını çok beğendim OKCK. Hiçbir şeyin siyah veya beyaz olmadığını anlatmak istemişsin, kampüste olmadığım için sofradan da haberim yoktu hem bilgilendirme hem de bilinçli bir anlatış tarzı için teşekkürler. Ben de kapalı olmasam da beş vakit namaz kılan biriyim ve Güney Kampüs’ten yukarı çıkıp geri dönmek gerçekten zor bu yüzden mescidi destekliyordum. Diyorsan ki her yer mesciddir, kesinlikle haklısın bence de öyle, ama okulumuzda herkes senin kadar açık fikirli değil. Koridor / boş bir sınıf / çimler hepsi boş laf üretmek, uyumak, çimlerde don gömlek güneşlenmek veya sevişmek serbest iken orda birisi namaz kılsa rahatsız olacak bir ton insan var. Bu yüzden adı belli küçücük bir oda gerçekten iş görür Güney için, kuzeye gerekli değil zaten camiye erişim çok. Biliyorum ki burda mescid konuşmak saçma, ama yazın bende içimden geleni söyleme ihtiyacı doğurdu. Teşekkürler.